|
English Translation |
|
More meanings for dayanmak
withstand
verb
|
|
karşı koymak,
direnmek
|
rest
verb
|
|
dinlenmek,
dinlendirmek,
uyumak,
durmak,
koymak
|
lean
verb
|
|
eğilmek,
yaslanmak,
meyletmek,
eğilim göstermek,
meyilli olmak
|
stand
verb
|
|
durmak,
ayakta durmak,
direnmek,
kalmak,
çekilmek
|
wear
verb
|
|
giymek,
takmak,
taşımak,
yıpratmak,
aşındırmak
|
stay
verb
|
|
kalmak,
durmak,
durdurmak,
beklemek,
ertelemek
|
tolerate
verb
|
|
katlanmak,
hoşgörmek,
göz yummak,
müsamaha etmek,
tahammül etmek
|
endure
verb
|
|
katlanmak,
sürmek,
durmak,
sabretmek,
var olmak
|
take it
verb
|
|
katlanmak
|
take
verb
|
|
almak,
çekmek,
götürmek,
çıkarmak,
yapmak
|
bear up
verb
|
|
yardım etmek,
destek olmak,
neşelenmek
|
hold on
verb
|
|
beklemek,
tutmak,
sarılmak,
bağlanmak,
durmak
|
hang on
verb
|
|
asmak,
bekletmek,
beklemek,
takmak,
asılmak
|
survive
verb
|
|
hayatta kalmak,
kalmak,
sağ kalmak,
daha uzun yaşamak,
geriye kalmak
|
go on
verb
|
|
güvenmek,
bel bağlamak,
ilerlemek,
devam etmek,
olmak
|
resist
verb
|
|
direnmek,
karşı koymak,
engellemek,
karşı çıkmak,
göğüs germek
|
found
verb
|
|
kurmak,
dayandırmak,
dökmek,
kalıba dökmek,
temelini atmak
|
lean upon
verb
|
|
üstüne varmak,
sıkıştırmak,
zorlamak
|
ground
verb
|
|
topraklamak,
yere sermek,
yere indirmek,
karaya oturtmak,
çakmak
|
rely on
verb
|
|
güvenmek,
itimat etmek,
bel bağlamak
|
rely upon
verb
|
|
güvenmek,
itimat etmek,
bel bağlamak
|
be based on
verb
|
|
kaynaklanmak,
ileri gelmek,
bağlı olmak
|
stand on
verb
|
|
ısrar etmek,
diretmek,
dikilmek,
kalkmak,
yoluna devam etmek
|
abut
verb
|
|
bitişik olmak
|
bear up against
verb
|
|
cesaretini yitirmemek
|
bear with
verb
|
|
çekmek,
sabretmek
|
brook
verb
|
|
çekmek,
katlanmak,
kaldırmak
|
last
verb
|
|
yetmek,
sürmek,
devam etmek
|
repose on
verb
|
|
yaslanmak,
üzerinde düşünmek,
yatırmak,
uzatmak
|
repose
verb
|
|
yaslanmak,
güvenmek,
yatırmak,
dinlenmek,
yatmak
|
hang
verb
|
|
asmak,
takmak,
sarkıtmak,
kaplamak,
ipe çekmek
|
put up with
verb
|
|
katlanmak,
tahammül etmek,
sineye çekmek
|
be predicated on
verb
|
|
dayanmak
|
osculate
verb
|
|
öpmek,
ilgisi olmak,
ortak özellikleri olmak
|
hold up
verb
|
|
kaldırmak,
tutmak,
yukarıda tutmak,
havaya kaldırmak,
göstermek
|
hold out
verb
|
|
uzatmak,
ümit vermek,
vâât etmek,
yeterli olmak,
ısrar etmek
|
hold one's own
verb
|
|
yerini korumak,
aynı kalmak,
başabaş kalmak,
başabaş olmak
|
hold
verb
|
|
tutmak,
almak,
barındırmak,
alıkoymak,
durmak
|
hinge on
verb
|
|
bağlı olmak,
üzerinde dönmek
|
consist
verb
|
|
oluşmak,
meydana gelmek,
ibaret olmak,
var olmak,
uymak
|
rest against
verb
|
|
yaslanmak
|
offer resistance
verb
|
|
karşı koymak,
direnmek
|
root in
verb
|
|
ileri gelmek,
kaynaklanmak
|
stand up
verb
|
|
ayağa kalkmak,
dikilmek,
dik dik olmak,
kalkmak,
savunmak
|
stand upon
verb
|
|
ısrar etmek,
diretmek,
dikilmek,
kalkmak,
yoluna devam etmek
|
stick
verb
|
|
ayrılmamak,
yapışmak,
sadık kalmak,
delmek,
takılmak
|
stick it
verb
|
|
katlanmak,
sonuna kadar gitmek
|
stick out
verb
|
|
çıkıntı yapmak,
çıkmak,
besbelli olmak,
bariz olmak,
dayatmak
|
sweat out
verb
|
|
terleyerek atlatmak,
terleyerek iyileşmek,
katlanmak,
lehimlemek,
kaynak yapmak
|
thole
verb
|
|
kabul etmek
|
trace
verb
|
|
izlemek,
izinden gitmek,
çizmek,
tasarlamak,
kopya etmek
|
stand the racket
phrase
|
|
suçu üstlenmek,
sorumluluğu üstlenmek,
masrafı üstlenmek,
katlanmak,
çekmek
|
See Also in Turkish
Similar Words
Nearby Translations
|
|
|
|
|