|
English Translation |
|
More meanings for sürmek
drive
verb
|
|
çalıştırmak,
araba kullanmak,
kullanmak,
önüne katmak,
gütmek
|
drive out
verb
|
|
kovmak,
çıkarmak,
araba ile yol almak
|
last
verb
|
|
yetmek,
dayanmak,
devam etmek
|
continue
verb
|
|
devam etmek,
sürdürmek,
uzatmak,
uzamak,
ertelemek
|
hang over
verb
|
|
üzerine çökmek,
üstüne gelmek,
eğilmek,
devam etmek,
içkinin etkisiyle rahatsız olmak
|
expatriate
verb
|
|
sürgün etmek
|
run
verb
|
|
çalıştırmak,
koşmak,
yayınlamak,
kaçmak,
uzanmak
|
apply
verb
|
|
uygulamak,
başvurmak,
kullanmak,
müracaat etmek,
yapıştırmak
|
wipe on
verb
|
|
sürmek
|
lay on
verb
|
|
yüklemek,
koymak,
kullanmak,
tesisat döşemek,
sağlamak
|
rub
verb
|
|
ovmak,
ovalamak,
masaj yapmak,
ovuşturmak,
ovarak sürmek
|
roll
verb
|
|
gümbür gümbür çalmak,
yuvarlamak,
yuvarlanmak,
sarmak,
gitmek
|
spread
verb
|
|
yaymak,
yayılmak,
açmak,
sermek,
uzanmak
|
banish
verb
|
|
kovmak,
defetmek,
sürgün etmek,
kafasından atmak,
aklından çıkarmak
|
bedaub
verb
|
|
bulaştırmak,
kirletmek,
lekelemek,
karalamak
|
cast out
verb
|
|
kovmak,
uzaklaştırmak
|
daub
verb
|
|
sıvamak,
bulaştırmak,
beceriksizce boyamak,
kirletmek
|
endure
verb
|
|
katlanmak,
dayanmak,
durmak,
sabretmek,
var olmak
|
exile
verb
|
|
sürgüne göndermek,
sürgün etmek,
kovmak
|
expel
verb
|
|
çıkarmak,
kovmak,
dışarı atmak,
sürgün etmek
|
herd
verb
|
|
gütmek,
toplamak,
toplanmak,
eşlik etmek
|
lead
verb
|
|
yönetmek,
götürmek,
yönlendirmek,
yol göstermek,
önderlik etmek
|
ostracize
verb
|
|
sürgün etmek,
ilişkiyi kesmek
|
outlaw
verb
|
|
yasaklamak,
yasal haklardan mahrum etmek,
feshetmek
|
persist
verb
|
|
sürdürmek,
inat etmek,
devam etmek,
ısrar etmek,
sebat etmek
|
pitchfork
verb
|
|
dirgen ile savurmak,
dirgen kullanmak,
sokmak,
zorla sokmak
|
relegate
verb
|
|
indirmek,
küme düşürmek,
göndermek,
sürgün etmek,
yerinden etmek
|
slip in
verb
|
|
kayıp içine düşmek,
içeri kaymak,
karışmak,
kaydırmak,
bahsetmek
|
smear
verb
|
|
lekelemek,
bulaştırmak,
kirletmek,
pislemek,
yağ bulaştırmak
|
steer
verb
|
|
yönlendirmek,
yönetmek,
dümenle idare etmek,
idare etmek,
dümen kullanmak
|
stream
verb
|
|
akıtmak,
akmak,
akıp gitmek,
aralıksız sürmek,
dalgalanmak
|
stuff
verb
|
|
doldurmak,
içini doldurmak,
tıkamak,
tıkmak,
tıkıştırmak
|
till
verb
|
|
işlemek,
toprağı sürmek
|
transport
verb
|
|
taşımak,
nakletmek,
coşturmak,
heyecanlandırmak,
başını döndürmek
|
tool along
verb
|
|
sürmek
|
throw out
verb
|
|
dışarı atmak,
çıkarmak,
reddetmek,
ileri sürmek,
savurmak
|
distribute
verb
|
|
dağıtmak,
yaymak,
paylaştırmak,
vermek,
saçmak
|
coat
verb
|
|
kaplamak,
örtmek,
sarmak
|
splash
verb
|
|
sıçramak,
cup diye düşmek,
suya çarpmak,
yıkanmak,
sıçratmak
|
stock
verb
|
|
stoklamak,
depolamak,
stok yapmak,
yığmak,
bulundurmak
|
See Also in Turkish
piyasaya sürmek
verb
|
|
launch,
pass,
utter
|
hüküm sürmek
verb
|
|
reign,
prevail,
sway,
govern,
command
|
ileri sürmek
verb
|
|
claim that,
put forward,
bring about,
come up with,
assert
|
merhem sürmek
verb
|
|
ointment,
pomade
|
uzun sürmek
verb
|
|
long drive,
hold over
|
krem sürmek
verb
|
|
cream
|
yağ sürmek
verb
|
|
to oil,
baste,
grease
|
ruj sürmek
verb
|
|
lipstick,
rouge
|
öne sürmek
verb
|
|
put forward,
come up with,
suggest,
bring forward,
set forth
|
iz sürmek
verb
|
|
trail,
scent out,
scent,
hound,
sleuth
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|