|
English Translation |
|
More meanings for açmak
open
verb
|
|
açılmak,
başlatmak,
açtırmak,
başlamak
|
turn on
verb
|
|
yakmak,
çevirmek,
tahrik etmek,
heyecanlandırmak
|
open up
verb
|
|
deşmek,
söz açmak,
konuşmaya başlamak,
geliştirmek,
açılmak
|
unlock
verb
|
|
kilidini açmak
|
unpack
verb
|
|
boşaltmak,
bavuldan çıkarmak
|
switch on
verb
|
|
elektriği yakmak,
çalıştırmak
|
turn up
verb
|
|
kaldırmak,
yukarı tutmak,
bulmak,
düzünü çevirmek,
bakmak
|
unwind
verb
|
|
gevşemek,
çözmek,
açılmak,
dolanmış şeyi açmak
|
clear
verb
|
|
temizlemek,
gidermek,
açıklamak,
kaldırmak,
aydınlatmak
|
usher in
verb
|
|
içeri getirmek,
müjdelemek,
müjdecisi olmak
|
lighten
verb
|
|
hafifletmek,
aydınlatmak,
rengini açmak,
aydınlanmak,
rahatlatmak
|
unwrap
verb
|
|
paketini açmak
|
lead
verb
|
|
sürmek,
yönetmek,
götürmek,
yönlendirmek,
yol göstermek
|
uncover
verb
|
|
ortaya çıkarmak,
örtüsünü açmak,
şapka çıkarmak
|
unfold
verb
|
|
açılmak,
sermek,
açıklamak,
yayılmak,
gelişmek
|
open out
verb
|
|
dışarıya açılmak,
açılmak,
serpilmek,
yaymak,
rahatlamak
|
expand
verb
|
|
genişletmek,
büyütmek,
genişlemek,
büyümek,
açılmak
|
spread
verb
|
|
yaymak,
yayılmak,
sermek,
uzanmak,
sürülmek
|
cut
verb
|
|
kesmek,
indirmek,
makasla kesmek,
biçmek,
budamak
|
loosen
verb
|
|
gevşetmek,
çözmek,
yumuşatmak,
gevşemek,
açılmak
|
unseal
verb
|
|
mührünü açmak,
açığa vurmak
|
whet
verb
|
|
uyandırmak,
bilemek,
bileylemek,
sivriltmek,
tahrik etmek
|
throw open
verb
|
|
ardına kadar açmak,
halka açmak
|
dilate
verb
|
|
genişletmek,
genişlemek,
büyütmek,
açıklamak
|
unburden
verb
|
|
rahatlatmak,
itiraf etmek,
yükten kurtarmak
|
undo
verb
|
|
çözmek,
bozmak,
sökmek,
mahvetmek,
telâfi etmek
|
beat
verb
|
|
dövmek,
yenmek,
vurmak,
geçmek,
çalmak
|
unfurl
verb
|
|
açılmak,
göz önüne sermek,
fora etmek
|
broach
verb
|
|
delmek,
ileri sürmek
|
bare
verb
|
|
soymak,
çıkarmak,
açılmak
|
clear up
verb
|
|
açıklamak,
aydınlatmak,
bilgi vermek,
tasfiye etmek,
temizlemek
|
unroll
verb
|
|
göz önüne sermek
|
sharpen
verb
|
|
keskinleştirmek,
bilemek,
sivriltmek,
teşvik etmek,
sertleştirmek
|
dilute
verb
|
|
sulandırmak,
seyreltmek,
cansızlaştırmak,
etkisini azaltmak
|
offer
verb
|
|
sunmak,
teklif etmek,
vermek,
ikram etmek,
arzetmek
|
spread out
verb
|
|
yaymak,
sermek,
ayırmak,
yayılmak,
genişlemek
|
elaborate
verb
|
|
özen göstermek,
üzerinde durmak,
ayrıntılara inmek
|
thaw
verb
|
|
rahatlatmak,
eritmek,
erimek,
buzu çözülmek,
açılmak
|
ring up
verb
|
|
telefon etmek
|
disclose
verb
|
|
ifşa etmek,
göstermek,
ortaya çıkarmak,
açığa vurmak
|
lay open
verb
|
|
içini açmak,
açıklamak
|
institute
verb
|
|
atamak,
kurmak,
başlatmak,
tayin etmek
|
fade
verb
|
|
karartmak,
soldurmak,
solmak,
uçmak,
rengi atmak
|
cave
verb
|
|
kazmak,
oymak,
çökmek,
yıkılmak,
batmak
|
unstop
verb
|
|
tıpasını çıkarmak,
tıkanmış yeri açmak
|
uncross
verb
|
|
doğrultmak,
çizgilerini iptal etmek
|
inaugurate
verb
|
|
açılış yapmak,
başlamak,
törenle göreve getirmek,
açılış merasimi yapmak
|
wind
verb
|
|
sarmak,
çevirmek,
dolamak,
kıvırmak,
döndürmek
|
loosen up
verb
|
|
gevşetmek,
ısınmak,
kaslarını gevşetmek,
açılmak
|
shake out
verb
|
|
silkelemek
|
strip
verb
|
|
soymak,
soyunmak,
çıkarmak,
üstünü çıkarmak,
örtüsünü kaldırmak
|
unbosom
verb
|
|
dökmek,
itiraf etmek
|
uncase
verb
|
|
çıkarmak
|
uncloak
verb
|
|
açığa vurmak,
ortaya çıkarmak
|
unclothe
verb
|
|
soymak,
elbiselerini çıkarmak,
açığa çıkarmak
|
uncoil
verb
|
|
çözülmek,
çözmek
|
unhitch
verb
|
|
çözmek,
serbest bırakmak
|
unloose
verb
|
|
serbest bırakmak,
çözmek,
gevşetmek,
bırakmak,
koyvermek
|
thaw out
verb
|
|
rahatlatmak
|
evolve
verb
|
|
gelişmek,
geliştirmek,
evrim geçirmek,
çıkarmak,
yaymak
|
unsnarl
verb
|
|
açmak
|
disentangle
verb
|
|
çözmek,
serbest bırakmak,
açılmak,
dolaşıklığını gidermek,
serbest kalmak
|
untangle
verb
|
|
çözmek,
halletmek
|
unthread
verb
|
|
yolunu bulmak,
ipten çıkarmak,
ipini çıkarmak
|
untwine
verb
|
|
açılmak,
çözmek,
halletmek,
çözülmek
|
untwist
verb
|
|
halletmek,
açılmak,
çözmek
|
denude
verb
|
|
soymak,
erozyona uğratmak,
çıplak bırakmak
|
clear away
verb
|
|
dağılmak,
kaybolmak,
yok olmak,
kaldırmak,
toplamak
|
bring up in conversation
verb
|
|
açmak
|
cut loose
verb
|
|
çözmek,
sökmek,
baskıdan kurtarmak,
kendini tutmamak,
vazgeçmek
|
unpin
verb
|
|
toplu iğnelerini çıkarmak
|
uncurl
verb
|
|
açılmak
|
cleave
verb
|
|
bölmek,
yarmak,
yarılmak,
çatlamak,
ikiye ayrılmak
|
pass
verb
|
|
geçmek,
geçirmek,
vermek,
aşmak,
devretmek
|
unplait
verb
|
|
örgüsünü açmak
|
cave in
verb
|
|
kazmak,
oymak,
çökmek,
yıkılmak
|
bring up the subject
verb
|
|
açmak
|
tint
verb
|
|
hafifçe boyamak,
renk vermek
|
dehisce
verb
|
|
çatlamak,
tohum kabuğu açılmak,
yarılmak
|
whiten
verb
|
|
beyazlatmak,
ağarmak,
beyazlaşmak,
beyazlamak,
aklamak
|
unbind
verb
|
|
salmak,
çözmek,
serbest bırakmak
|
untie
verb
|
|
çözmek,
halletmek
|
put up
verb
|
|
havaya kaldırmak,
kaldırmak,
kapatmak,
bildirmek,
vermek
|
unclasp
verb
|
|
bırakmak
|
unclose
verb
|
|
açıklamak,
açığa vurmak
|
site
verb
|
|
yerleştirmek,
oturtmak
|
See Also in Turkish
çığır açmak
phrase, verb
|
|
break fresh ground,
pioneer,
mark an era,
usher in a new epoch,
leave the beaten path
|
hesap açmak
verb
|
|
open an account
|
savaş açmak
phrase, verb
|
|
starting a war,
declare war against,
draw the sword,
combat,
dig up the tomahawk
|
dava açmak
noun, verb
|
|
to sue,
sue,
prosecute,
claim,
bring an action against
|
yer açmak
verb
|
|
open place,
recess
|
yol açmak
phrase, verb
|
|
cause,
beget,
bring about,
call forth,
beat a path
|
çiçek açmak
verb
|
|
bloom,
blossom,
flower,
come into flower,
blow
|
bacaklarını açmak
verb
|
|
to open your legs,
stretch one's legs
|
delik açmak
verb
|
|
make a hole,
bore,
pierce,
drill,
hole
|
oruç açmak
verb
|
|
to fast,
break one's fast
|
Similar Words
|
|
|
|
|