|
English Translation |
|
More meanings for işlemek
handle
verb
|
|
ele almak,
kullanmak,
ellemek,
dokunmak,
üstesinden gelmek
|
process
verb
|
|
yönlendirmek,
işleme tabi tutmak,
alaya katılmak,
özel işlem uygulamak,
dava açmak
|
commit
verb
|
|
adamak,
suç işlemek,
teslim etmek,
emanet etmek,
önermek
|
work
verb
|
|
çalışmak,
iş yapmak,
çabalamak,
işe yaramak,
başarılı olmak
|
operate
verb
|
|
çalıştırmak,
işletmek,
çalışmak,
kullanmak,
ameliyat etmek
|
treat
verb
|
|
muamele etmek,
tedavi etmek,
davranmak,
ısmarlamak,
ikram etmek
|
function
verb
|
|
çalışmak,
işlevini yerine getirmek
|
run
verb
|
|
çalıştırmak,
koşmak,
yayınlamak,
kaçmak,
uzanmak
|
tame
verb
|
|
ehlileştirmek,
evcilleştirmek,
uslandırmak,
yumuşatmak
|
pierce
verb
|
|
delmek,
delik açmak,
delip geçmek,
içinden geçmek,
nüfuz etmek
|
engrave
verb
|
|
hakketmek,
oymak,
kabartma yapmak
|
till
verb
|
|
sürmek,
toprağı sürmek
|
perpetrate
verb
|
|
yapmak,
kötü yapmak
|
cultivate
verb
|
|
yetiştirmek,
geliştirmek,
ilerletmek,
ekip biçmek,
kendini adamak
|
forge
verb
|
|
oluşturmak,
dövmek,
demir dövmek,
sahtesini yapmak,
düzenlemek
|
sink
verb
|
|
batırmak,
batmak,
mahvetmek,
gömülmek,
fakirleşmek
|
penetrate
verb
|
|
nüfuz etmek,
içine girmek,
arasından geçmek,
sokulmak,
içyüzünü anlamak
|
perform
verb
|
|
yapmak,
uygulamak,
yerine getirmek,
oynamak
|
instill
verb
|
|
aşılamak,
damla damla akıtmak,
damlatmak,
sokmak
|
farm
verb
|
|
yetiştirmek,
ekip biçmek,
çiftçilik yapmak,
kiraya vermek
|
instil
verb
|
|
aşılamak,
sokmak,
damla damla akıtmak,
damlatmak
|
indwell
verb
|
|
nüfuz etmek,
yerleştirmek,
oturtmak,
oturmak,
yerleşmek
|
hammer
verb
|
|
çakmak,
çekiçlemek,
dövmek,
çekiçle vurmak,
ağır yenilgiye uğratmak
|
brand
verb
|
|
markalamak,
damgalamak,
dağlamak,
lekelemek,
derin etki bırakmak
|
grave
verb
|
|
oymak,
kazımak,
kalafat etmek
|
sink into
verb
|
|
gömülmek,
dalmak,
kapılmak,
düşmek,
girmek
|
stamp
verb
|
|
damgalamak,
basmak,
ezmek,
tasdik etmek,
onaylamak
|
strike
verb
|
|
vurmak,
çarpmak,
bulmak,
hesap bakiyesini tespit etmek,
isabet etmek
|
print
verb
|
|
basmak,
matbaada basmak,
yayınlamak,
desen basmak,
damgalamak
|
brake
verb
|
|
frenlemek,
fren yapmak
|
ferry
verb
|
|
feribotla taşımak
|
travel
verb
|
|
seyahat etmek,
gezmek,
yolculuk etmek,
dolaşmak,
yol almak
|
go
verb
|
|
gitmek,
geçmek,
girmek,
olmak,
ölmek
|
discourse
verb
|
|
konuşmak,
bahsetmek,
söylev vermek,
üzerinde durmak
|
See Also in Turkish
günah işlemek
verb
|
|
commit sin,
sin,
err,
stumble,
transgress
|
suç işlemek
verb
|
|
commit an offense,
commit,
fall from grace,
offend,
sin
|
cinayet işlemek
verb
|
|
commit murder,
commit a crime,
commit a murder,
murder,
kill
|
deftere işlemek
verb
|
|
bookkeeping,
enter up,
enter in the book,
book
|
beynine işlemek
phrase
|
|
brain,
beat into head
|
tığ ile işlemek
verb
|
|
crochet
|
aletle işlemek
verb
|
|
tool,
tool up
|
içine işlemek
verb
|
|
into,
offend deeply,
effect painfully,
interpenetrate,
pass through
|
kakma işlemek
verb
|
|
inlaid,
inlay
|
ajur işlemek
verb
|
|
open,
hem-stitch
|
|
|
|
|
|