|
English Translation |
|
More meanings for çıkmak
exit
verb
|
|
sahneden çıkmak,
ölmek
|
quit
verb
|
|
bırakmak,
ayrılmak,
vazgeçmek,
çekilmek,
istifa etmek
|
go out
verb
|
|
dışarı çıkmak,
dışarıya çıkmak,
eğlenmeye gitmek,
sönmek,
grev yapmak
|
rise
verb
|
|
yükselmek,
doğmak,
yükseltmek,
kalkmak
|
walk out
verb
|
|
çıkıp gitmek,
ayrılmak,
bırakmak,
yürüyüşe çıkarmak,
dolaştırmak
|
go off
verb
|
|
çürümek,
ateş almak,
patlamak,
başlamak,
kahkahayı basmak
|
come out
verb
|
|
görünmek,
ortaya çıkmak,
anlaşılmak,
sunulmak,
piyasaya çıkmak
|
ascend
verb
|
|
yükselmek,
tırmanmak,
yukarı çıkmak,
artmak,
pesten tize geçmek
|
climb
verb
|
|
tırmanmak,
aşama kaydetmek,
sarılarak tırmanmak,
yükselmek
|
emerge
verb
|
|
ortaya çıkmak,
su yüzüne çıkmak,
doğmak,
gün ışığına çıkmak,
yücelmek
|
go for
verb
|
|
çabalamak,
gayret etmek,
bulmak,
gezmeye çıkmak,
geçerli olmak
|
date
verb
|
|
tarih atmak,
buluşmak,
zamanını belirlemek,
flört etmek,
eskiden kalmak
|
break out
verb
|
|
patlak vermek
|
occur
verb
|
|
oluşmak,
meydana gelmek,
ortaya çıkmak,
görülmek,
akla gelmek
|
move out
verb
|
|
taşınmak
|
come up
verb
|
|
yaklaşmak,
sokulmak,
mahkemeye çıkmak,
yaygın olmak,
tutulmak
|
rub off
verb
|
|
silmek,
silerek çıkarmak,
ovarak temizlemek,
silinmek,
dökülmek
|
step out
verb
|
|
dışarı çıkmak,
inmek,
hızlı yürümek,
pergelleri açmak,
dansa gitmek
|
walk out of
verb
|
|
ayrılmak,
terketmek
|
emanate
verb
|
|
sızmak,
doğmak,
yayılmak
|
get off
verb
|
|
inmek,
ayrılmak
|
issue
verb
|
|
ihraç,
çıkarmak,
ihraç etmek,
yayınlamak,
bildirmek
|
launch
verb
|
|
başlatmak,
denize indirmek,
fırlatmak,
piyasaya sürmek,
atmak
|
come on
verb
|
|
rastlamak,
karşılaşmak,
gafil avlamak,
basmak,
üstüne gelmek
|
grow out of
verb
|
|
büyüyüp sığmamak,
oluşmak,
doğmak,
zamanla kaybolmak
|
spring
verb
|
|
sıçramak,
yaylanmak,
sökmek,
fırlamak,
yay gibi fırlamak
|
come off
verb
|
|
kopmak,
dökülmek,
olmak,
meydana gelmek,
elde etmek
|
jut
verb
|
|
çıkıntı yapmak
|
stick out
verb
|
|
çıkıntı yapmak,
besbelli olmak,
bariz olmak,
dayatmak,
diretmek
|
hatch
verb
|
|
büyümek,
yumurtadan çıkmak,
civciv çıkarmak,
kuluçkaya yatırmak,
gizlice hazırlamak
|
drop out
verb
|
|
ayrılmak,
bırakmak,
okulu bırakmak
|
break through
verb
|
|
yarıp geçmek,
doğmak,
görünmek
|
take out
verb
|
|
çıkarmak,
yormak,
dışarı çıkarmak,
yemeğe götürmek
|
originate
verb
|
|
yaratmak,
kaynaklanmak,
meydana gelmek,
esinlenmek,
örnek alınmak
|
take to
verb
|
|
alışmak,
hoşlanmak,
kanı kaynamak,
düşkün olmak,
gitmek
|
walk out with
verb
|
|
flört etmek,
gezip tozmak
|
flirt
verb
|
|
flört etmek,
sallamak,
kur yapmak,
fırlanmak,
fırlamak
|
stick
verb
|
|
ayrılmamak,
yapışmak,
sadık kalmak,
delmek,
takılmak
|
work out
verb
|
|
çözmek,
çalışma yapmak,
istenilen sonucu vermek,
halletmek
|
go with
verb
|
|
birlikte gitmek,
eşlik etmek,
flört etmek,
katılmak,
uymak
|
point
verb
|
|
doğrultmak,
işaret etmek,
göstermek,
sivriltmek
|
peep out
verb
|
|
görünüvermek
|
step up
verb
|
|
artmak,
yükselmek,
yaklaşmak,
yürümek,
artırmak
|
prove
verb
|
|
kanıtlamak,
ispatlamak,
göstermek,
ispat etmek,
denemek
|
peep
verb
|
|
dikizlemek,
gözetlemek,
görünüvermek,
röntgencilik yapmak,
kaçamak bakmak
|
go forth
verb
|
|
çıkmak
|
eventuate
verb
|
|
sonuçlanmak,
meydana gelmek,
olmak
|
escalate
verb
|
|
yükselmek,
yükseltmek,
kızıştırmak,
artırmak
|
erupt
verb
|
|
patlamak,
püskürmek,
fışkırmak,
patlak vermek,
çıkagelmek
|
puff out
verb
|
|
üflemek,
üfürmek,
üfleyip söndürmek
|
come about
verb
|
|
meydana gelmek,
doğmak,
olmak
|
mount
verb
|
|
bindirmek,
binmek,
üzerine çıkmak,
üzerine yerleştirmek,
monte etmek
|
pull out
verb
|
|
çekip çıkarmak,
dışarı çekmek,
uzatmak,
ayrılmak,
park yerinden çıkmak
|
jut out
verb
|
|
çıkıntı yapmak
|
photograph
verb
|
|
fotoğraflamak,
fotoğrafını çekmek,
resim vermek
|
secede
verb
|
|
ayrılmak,
çekilmek
|
sally out
verb
|
|
saldırmak,
çıkış hareketi yapmak,
dışarıya çıkmak,
gezmeye çıkmak
|
sally forth
verb
|
|
dışarıya çıkmak,
gezmeye çıkmak
|
rub out
verb
|
|
silerek çıkarmak,
silmek,
temizlemek,
kazımak,
öldürmek
|
present oneself
verb
|
|
bulunmak,
hazır bulunmak,
görünmek
|
launch out
verb
|
|
başlamak,
girişmek,
koyulmak,
geliştirmek,
etraflıca anlatmak
|
separate
verb
|
|
ayırmak,
ayrılmak,
ayrıştırmak,
bölmek,
kopmak
|
knock about
verb
|
|
kaba davranmak,
sert davranmak,
hırpalamak,
dövmek,
gezmek
|
crop out
verb
|
|
ortaya çıkmak
|
come to a head
verb
|
|
baş vermek,
sona ermek,
doruğa ulaşmak
|
date up
verb
|
|
buluşmak,
randevu vermek
|
grow up
verb
|
|
büyümek,
gelişmek,
boy atmak,
yaygınlaşmak
|
detach
verb
|
|
ayırmak,
sökmek,
çözmek,
kopmak,
özel görevlendirmek
|
go together
verb
|
|
yakışmak,
uymak,
gitmek,
flört etmek
|
extrude
verb
|
|
ihraç etmek,
preslemek,
çıkarmak,
sıkıp çıkarmak,
sıkmak
|
extricate oneself
verb
|
|
kendini kurtarmak,
kurtulmak
|
knock around
verb
|
|
kaba davranmak,
sert davranmak,
hırpalamak,
dövmek,
gezmek
|
pullulate
verb
|
|
filizlenmek,
tomurcuklanmak,
çimlenmek,
topraktan fışkırmak,
türemek
|
puff up
verb
|
|
kabartmak,
şişirmek,
aşırı övmek,
öve öve bitirememek,
göğsünü kabartmak
|
well forth
verb
|
|
fışkırmak,
akmak
|
keep company with
verb
|
|
birlikte takılmak,
flört etmek
|
spoon
verb
|
|
kaşıkla almak,
zoka ile balık avlamak,
flört etmek,
oynaşmak,
zevzeklik etmek
|
stem
verb
|
|
durdurmak,
sapını koparmak,
gelmek,
set çekmek,
kesmek
|
shoot out
verb
|
|
atmak,
fırlatmak,
dışarı atmak,
çıkarmak,
filizlenmek
|
take it's source from
verb
|
|
kaynaklanmak
|
have it's source in
verb
|
|
kaynaklanmak
|
See Also in Turkish
dışarıya çıkmak
verb
|
|
to get out,
go outside,
fall out,
go out,
sally out
|
yukarı çıkmak
verb
|
|
going up,
move up,
ascend,
climb up
|
tatile çıkmak
verb
|
|
go on holiday,
go down,
go away for the holidays,
holiday
|
dışarı çıkmak
verb
|
|
to go outside,
go out,
step out,
pass out,
protrude
|
ortaya çıkmak
verb
|
|
come up,
emerge,
arise,
show up,
crop up
|
karşı çıkmak
phrase, verb
|
|
to oppose,
oppose,
protest,
resist,
object
|
öne çıkmak
noun, verb
|
|
come forward,
outshine,
put oneself forward,
rise out of the ruck,
come into prominence
|
sahip çıkmak
verb
|
|
take possession of,
make a claim to,
claim,
lay claim to,
stake out a claim
|
başa çıkmak
verb
|
|
to cope,
get over,
handle,
overcome,
cope
|
yola çıkmak
verb
|
|
go out,
fare,
leave,
be off,
depart
|
Similar Words
ortadan kaldırmak
verb
|
|
to eliminate,
take away,
do away with,
make away with,
remove
|
çekip gitmek
verb
|
|
go away,
vamoose,
walk off,
clear out,
clear off
|
satmak
phrase, verb
|
|
sell,
resell,
market,
offload,
vend
|
boyunca gitmek
verb
|
|
go along,
run along,
range
|
avara etmek
verb
|
|
avail,
shove off,
cast off,
push off
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|