|
English Translation |
|
More meanings for azarlamak
rebuke
verb
|
|
paylamak,
sitem etmek
|
scold
verb
|
|
çıkışmak,
haşlamak,
paylamak,
terslemek
|
berate
verb
|
|
haşlamak,
fırça atmak
|
reprimand
verb
|
|
paylamak,
kınamak
|
lecture
verb
|
|
ders vermek,
ders anlatmak,
konferans vermek,
öğütler vermek,
uyarmak
|
lash
verb
|
|
çarpmak,
kırbaçlamak,
ip ile bağlamak,
kamçılamak,
kışkırtmak
|
carpet
verb
|
|
halı döşemek,
kaplamak,
örtmek,
haşlamak
|
reproach
verb
|
|
suçlamak,
kınamak,
sitem etmek,
paylamak,
ayıplamak
|
call down
verb
|
|
dilemek,
niyaz etmek,
yerin dibine sokmak
|
bring up
verb
|
|
büyütmek,
yetiştirmek,
beslemek,
terbiye etmek,
durduruvermek
|
blow up
verb
|
|
şişirmek,
havaya uçurmak,
tahrip etmek,
patlatmak,
büyütmek
|
blister
verb
|
|
kabarmak,
su toplamak,
kabartmak,
çıkışmak
|
bawl out
verb
|
|
bağırıp çağırmak,
haşlamak
|
baste
verb
|
|
yağlamak,
dövmek,
haşlamak,
dayak atmak,
sopa atmak
|
chide
verb
|
|
söylenmek,
ayıplamak,
çıkışmak
|
admonish
verb
|
|
ihtar etmek,
uyarmak,
tembih etmek
|
objurgate
verb
|
|
paylamak
|
castigate
verb
|
|
kınamak,
cezalandırmak,
dövmek
|
punish
verb
|
|
cezalandırmak,
ceza vermek,
hırpalamak,
dayak atmak,
dövmek
|
come down on
verb
|
|
sıkıştırmak,
üstüne gelmek,
saldırmak
|
decry
verb
|
|
kınamak,
kötülemek,
rezil etmek
|
dress down
verb
|
|
kaşağılamak,
tımar etmek,
paylamak
|
let have it
verb
|
|
saldırmak,
ağzının payını vermek,
hakkından gelmek,
bırakmak
|
inveigh
verb
|
|
çıkışmak,
paylamak
|
jaw out
verb
|
|
paylamak
|
keelhaul
verb
|
|
fırça atmak
|
lace into
verb
|
|
yumrukla saldırmak,
paylamak,
pataklamak
|
lambaste
verb
|
|
dövmek,
pataklamak,
fırça atmak
|
slate
verb
|
|
arduvaz kaplamak,
belirlemek,
kararlaştırmak,
önermek,
kınamak
|
rag
verb
|
|
dalga geçmek,
kaba şaka yapmak,
dağıtmak,
şamata yapmak,
herkesi ayağa kaldırmak
|
vituperate
verb
|
|
küfretmek,
sövmek,
hakaret etmek
|
rail
verb
|
|
sövmek,
parmaklıkla çevirmek,
tırabzan koymak,
ray döşemek,
küfretmek
|
rate
verb
|
|
fiyat belirlemek,
saymak,
sayılmak,
değer biçmek,
sınıflandırmak
|
reprehend
verb
|
|
paylamak,
kusur bulmak,
şiddetle eleştirmek,
ihtar etmek
|
roast
verb
|
|
kızartmak,
kavurmak,
fırında kızartmak,
fırınlamak,
tavlamak
|
sail into
verb
|
|
dil uzatmak,
lâf etmek,
fırça atmak
|
score
verb
|
|
çizmek,
çizgi çekmek,
işaretlemek,
çentiklemek,
sayı yapmak
|
slang
verb
|
|
argo konuşmak,
küfretmek
|
slap
verb
|
|
tokatlamak,
şaplak atmak,
şamar atmak,
şaplak vurmak,
çarpmak
|
chew out
verb
|
|
azarlamak
|
strafe
verb
|
|
kınamak,
bombalamak,
bombardıman etmek
|
talk to
verb
|
|
konuşmak,
hitap etmek
|
give a talking-to
verb
|
|
haşlamak
|
take to task
verb
|
|
çıkışmak
|
tell off
verb
|
|
görev vermek,
iş vermek,
sayıp ayırmak
|
give a telling-off
verb
|
|
fırça atmak
|
tick off
verb
|
|
işaretlemek,
paylamak
|
trim
verb
|
|
düzeltmek,
ayarlamak,
budamak,
süslemek,
karıştırmak
|
twit
verb
|
|
yüzüne vurmak,
kızdırmak,
sataşmak
|
upbraid
verb
|
|
çıkışmak,
haşlamak
|
peck at
noun
|
|
tartaklamak
|
give the stick
phrase
|
|
dövmek,
dayak atmak,
fırça atmak
|
give hell
phrase
|
|
canına okumak,
anasını ağlatmak
|
give beans
phrase
|
|
paylamak
|
rap over the knuckles
phrase
|
|
parmaklarına vurmak,
ağır eleştirmek,
haddini bildirmek
|
tell one's mind
phrase
|
|
ağzına geleni söylemek
|
call over the coals
phrase
|
|
haşlamak,
gözünü korkutmak
|
light into
phrase
|
|
üstüne atlamak,
saldırmak
|
give a piece of one's mind
phrase
|
|
ağzına geleni söylemek
|
Similar Words
görev vermek
verb
|
|
task,
tell off
|
söylenmek
verb
|
|
grouch,
murmur,
grouse,
snarl,
grumble
|
haşlamak
phrase, verb
|
|
berate,
scald,
scold,
give a talking-to,
boil
|
çıkışmak
phrase, verb
|
|
inveigh,
blister,
upbraid,
jump on,
scold
|
|
|
|
|
|