|
English Translation |
|
More meanings for kızdırmak
anger
verb
|
|
öfkelendirmek,
sinirlendirmek,
darıltmak
|
inflame
verb
|
|
tutuşmak,
kışkırtmak,
iltihaplanmak,
alevlendirmek,
coşturmak
|
annoy
verb
|
|
sinirlendirmek,
sataşmak,
rahatsız etmek,
sinir etmek,
canını sıkmak
|
irritate
verb
|
|
sinirlendirmek,
sinirini bozmak,
kurcalamak,
öfkelendirmek,
sinir bozmak
|
tease
verb
|
|
ditmek,
takılmak,
sataşmak,
kabartmak
|
aggravate
verb
|
|
ağırlaştırmak,
şiddetlendirmek,
kötüleştirmek,
ciddileştirmek,
çileden çıkarmak
|
badger
verb
|
|
başının etini yemek,
gücendirmek,
rahatsız etmek,
rahat vermemek,
yakasını bırakmamak
|
bait
verb
|
|
yemlemek,
köpek saldırtmak,
yem takmak,
cezbetmek,
kandırmak
|
bug
verb
|
|
dinleme cihazı yerleştirmek,
can sıkmak
|
burn
verb
|
|
yanmak,
yakmak,
tutuşmak,
alev almak,
yanıp tutuşmak
|
heat
verb
|
|
ısıtmak,
ısınmak,
kızmak,
kızıştırmak,
hareketlendirmek
|
enrage
verb
|
|
çileden çıkarmak,
kudurtmak
|
exacerbate
verb
|
|
azdırmak,
şiddetlendirmek,
kötüleştirmek,
sinirlendirmek
|
exasperate
verb
|
|
deli etmek,
öfkeden çıldırtmak,
şiddetlendirmek
|
gall
verb
|
|
sürtmek,
sürterek yara yapmak,
incitmek,
gücendirmek,
ovalamak
|
get across
verb
|
|
anlaşılmak,
beğenilmek,
açıklamak
|
heat up
verb
|
|
ısıtmak,
kızıştırmak,
hareketlendirmek
|
huff
verb
|
|
küsmek,
gücenmek,
kızmak,
küstürmek,
gücendirmek
|
incense
verb
|
|
tütsülemek,
sinirlendirmek,
çileden çıkarmak,
tütsü yakmak,
yağlamak
|
rile
verb
|
|
sinirlendirmek
|
infuriate
verb
|
|
çileden çıkarmak,
kudurtmak,
deli etmek
|
play to
verb
|
|
yaltaklanmak,
gözüne girmeye çalışmak,
üzerinde durmak,
vurgulamak,
tepesini attırmak
|
nettle
verb
|
|
ısırgan gibi batmak,
sinir etmek
|
overheat
verb
|
|
fazla ısıtmak,
çok ısınmak,
çok heyecanlandırmak
|
peeve
verb
|
|
huysuzlaştırmak,
sinir etmek
|
provoke
verb
|
|
kışkırtmak,
çıkarmak,
tahrik etmek,
uyandırmak,
neden olmak
|
put about
verb
|
|
yaymak,
canını sıkmak,
dönmek,
yön değiştirmek
|
put out
verb
|
|
çıkarmak,
söndürmek,
dışarı çıkarmak,
dışarı atmak,
bozmak
|
chafe
verb
|
|
yıpratmak,
ovuşturmak,
ovalamak,
sürtmek,
yaralamak
|
rough the wrong way
verb
|
|
sinirlendirmek,
tahrik etmek
|
rouse
verb
|
|
canlandırmak,
uyandırmak,
canlanmak,
uyanmak,
kışkırtmak
|
ruffle temper
verb
|
|
canını sıkmak,
gıcık etmek,
sinirlendirmek
|
steam up
verb
|
|
buğu yapmak,
buğulamak,
buhar yapmak,
coşturmak,
öfkelendirmek
|
superheat
verb
|
|
fazla ısıtmak
|
put out of temper
verb
|
|
sinirlendirmek,
tepesini attırmak
|
twit
verb
|
|
yüzüne vurmak,
azarlamak,
sataşmak
|
vex
verb
|
|
gücendirmek,
küstürmek,
üzmek,
canını sıkmak,
dalgalandırmak
|
get in one's hair
phrase
|
|
canını sıkmak
|
put nose out of joint
phrase
|
|
gözden düşürmek,
ayağını kaydırmak,
papucunu dama attırmak,
burnunu sürtmek,
kırmak
|
See Also in Turkish
Similar Words
deli etmek
phrase, verb
|
|
making crazy,
drive crazy,
madden,
drive nuts,
drive mad
|
sıkmak
verb
|
|
tighten,
squeeze,
crush,
distress,
make fast
|
gücendirmek
phrase, verb
|
|
displease,
give offense,
affront,
badger,
offend
|
|
|
|
|
|