|
English Translation |
|
More meanings for geçinmek
get along
verb
|
|
yetmek,
ilerlemek,
iyi geçinmek,
yeterli olmak,
anlaşmak
|
get along with
verb
|
|
iyi anlaşmak,
iyi geçinmek,
anlaşmak,
uyuşmak
|
getting on with
verb
|
|
anlaşmak
|
go along
verb
|
|
ilerlemek,
devam etmek,
anlaşmak,
eşlik etmek
|
make a living
verb
|
|
geçinmek
|
earn a living
verb
|
|
hayatını kazanmak
|
manage
verb
|
|
işletmek,
idare etmek,
halletmek,
becermek,
kıvırmak
|
handle
verb
|
|
işlemek,
ele almak,
kullanmak,
ellemek,
dokunmak
|
subsist
verb
|
|
geçindirmek,
geçinip gitmek,
var olmak,
mevcut olmak,
varlığını sürdürmek
|
support oneself
verb
|
|
geçimini sağlamak
|
make out
verb
|
|
farketmek,
anlam çıkarmak,
çıkarmak,
başarmak,
idare etmek
|
rub along
verb
|
|
geçinip gitmek,
idare etmek,
iyi anlaşmak
|
make both ends meet
phrase
|
|
idare etmek,
iki yakası bir araya gelmek,
ayağını yorganına göre uzatmak
|
See Also in Turkish
başkalarının sırtından geçinmek
verb
|
|
get on someone else's back,
batten on others
|
başkasının sırtından geçinmek
verb
|
|
get on someone else's back,
batten on,
drone
|
kıt kanaat geçinmek
verb
|
|
scarce,
earn a bare living,
eke out a living,
lead a hand-to-mouth existence,
scrape along
|
sırtından geçinmek
verb
|
|
get along,
sponge on,
batten
|
zar zor geçinmek
phrase
|
|
barely get along,
live from hand to mouth
|
diye geçinmek
verb
|
|
get along,
pass off
|
iyi geçinmek
verb
|
|
get along well,
get along,
get along with,
stand in with,
keep in with
|
See Also in English
make
noun, verb
|
|
yapmak,
sağlamak,
yaptırmak,
etmek,
elde etmek
|
living
noun, adjective
|
|
yaşam,
oturma,
yaşayan,
canlı,
yaşama
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|