|
English Translation |
|
More meanings for çalmak
steal
verb
|
|
aşırmak,
hırsızlık yapmak,
gizlice koymak,
hırsızlama yapmak,
çaktırmadan yapmak
|
play
verb
|
|
oynamak,
canlandırmak,
oynaşmak,
tutmak
|
ring
verb
|
|
çevrelemek,
kuşatmak,
etrafını sarmak,
çınlatmak,
şıngırdamak
|
knock
verb
|
|
vurmak,
devirmek,
çarpmak,
kapıyı çalmak,
sertçe eleştirmek
|
blow
verb
|
|
uçurmak,
üflemek,
esmek,
çiçek açmak,
patlamak
|
strike
verb
|
|
vurmak,
çarpmak,
bulmak,
hesap bakiyesini tespit etmek,
isabet etmek
|
grind out
verb
|
|
yazmak,
kaleme almak,
zorla yaptırmak,
çektirmek,
eziyet etmek
|
walk away with
verb
|
|
yürütmek,
alıp götürmek,
kolayca kazanmak,
ön plâna geçmek
|
grind
verb
|
|
öğütmek,
çektirmek,
bilemek,
ezmek,
zımparalamak
|
filch
verb
|
|
yürütmek,
aşırmak
|
defalcate
verb
|
|
zimmete geçirmek,
emanet parayı çalmak
|
crib
verb
|
|
kopya çekmek,
aşırmak,
ahıra tıkmak,
ahırı yemlikle donatmak
|
cop
verb
|
|
yakalamak,
enselemek,
aşırmak
|
adopt
verb
|
|
benimsemek,
kabul etmek,
seçmek,
evlât edinmek,
nüfusuna geçirmek
|
abstract
verb
|
|
soyutlamak,
özetlemek,
özet çıkarmak,
ayırmak,
damıtmak
|
knock off
verb
|
|
düşürmek,
paydos etmek,
halledivermek,
fiyat kırmak,
indirim yapmak
|
thieve
verb
|
|
hırsızlık yapmak
|
bag
verb
|
|
torbaya koymak,
çantaya koymak,
çuvala koymak,
yakalamak,
avlamak
|
make off with
verb
|
|
kaçırmak,
aşırmak
|
pilfer
verb
|
|
araklamak,
yürütmek,
aşırmak
|
hijack
verb
|
|
kaçırmak,
uçak kaçırmak,
gaspetmek
|
hoist
verb
|
|
çekmek,
kaldırmak,
yukarı çekmek,
aşırmak
|
hook
verb
|
|
yakalamak,
çengellemek,
takmak,
çengelle tutmak,
kancayı takmak
|
hoot
verb
|
|
yuhalamak,
ötmek,
korna çalmak,
bağırmak
|
incline
verb
|
|
eğilmek,
eğmek,
yatmak,
eğim yapmak,
baş eğerek selâmlamak
|
jangle
verb
|
|
çıngırdatmak,
çıngırdamak,
tıngırdamak,
tartışmak,
atışmak
|
jingle
verb
|
|
şıngırdamak,
çınlamak
|
knelt
verb
|
|
matem çanı çalmak,
çan ile duyurmak
|
mooch
verb
|
|
aşırmak,
beleşe konmak,
aptal aptal dolaşmak
|
nick
verb
|
|
kesmek,
isabet ettirmek,
çentmek,
doğru tahmin etmek,
kazıklamak
|
nobble
verb
|
|
sakatlamak,
rüşvetle kazanmak,
dolandırmak,
yakalamak
|
chime
verb
|
|
uymak,
ahenkle çalmak,
vurmak
|
whip
verb
|
|
kamçılamak,
kapmak,
bastırmak,
kırbaçlamak,
dövmek
|
pinch
verb
|
|
kıstırmak,
çimdiklemek,
sıkmak,
sıkıştırmak,
cimrilik etmek
|
walk off with
verb
|
|
yürütmek,
aşırmak
|
toll
verb
|
|
çan çalmak,
gong çalmak
|
swipe
verb
|
|
tokatlamak,
geçirmek,
kuvvetle vurmak,
hızla vurmak
|
sound
verb
|
|
ses çıkarmak,
söylemek,
ağzını aramak,
ses vermek,
çalınmak
|
snitch
verb
|
|
fitnelemek,
ispiyonlamak,
aşırmak,
hakkında bilgi vermek
|
sneak
verb
|
|
gizlice girmek,
sessizce sokulmak,
gizlice yapmak,
yürütmek,
ispiyonlamak
|
scrounge
verb
|
|
aşırmak,
yürütmek,
otlakçılık etmek
|
rob
verb
|
|
soymak,
soygun yapmak,
zorla almak,
hırsızlık yapmak,
soyup soğana çevirmek
|
plunder
verb
|
|
yağmalamak,
talan etmek,
soymak
|
tend
verb
|
|
bakmak,
yönelmek,
eğilimi olmak,
yatkın olmak,
yüz tutmak
|
lift
verb
|
|
kaldırmak,
havalanmak,
yükseltmek,
yukarı kaldırmak,
topraktan çıkarmak
|
peal
verb
|
|
çanları çalmak,
gürlemek
|
beat
verb
|
|
dövmek,
yenmek,
vurmak,
geçmek,
çırpmak
|
rustle
verb
|
|
gıcırdamak,
hışırdamak,
hışırdatmak,
gayret etmek,
çaba harcamak
|
rap
verb
|
|
tıklatmak,
hafifçe vurmak,
şiddetle eleştirmek,
mahkum etmek,
tutuklamak
|
render
verb
|
|
kılmak,
vermek,
hale getirmek,
sunmak,
etmek
|
finger
verb
|
|
parmak ile dokunmak,
ellemek,
parmakla göstermek,
ele vermek
|
verge on
verb
|
|
meyletmek,
sınırında olmak
|
verge into
verb
|
|
çalmak
|
verge
verb
|
|
sınırında olmak,
yaklaşmak,
meyletmek,
eşiğinde olmak
|
beat out
verb
|
|
dövmek,
çekiçlemek,
vura vura söndürmek
|
twang
verb
|
|
tıngırdamak,
genizden çıkmak,
genzinden söylemek
|
heist
verb
|
|
soymak,
soygun yapmak,
hırsızlık yapmak
|
See Also in Turkish
etekleri zil çalmak
phrase, verb
|
|
to be very happy,
be elated,
walk on air
|
kapıyı çalmak
verb
|
|
to knock the door,
knock,
knock the door,
beat on the door,
beat at the door
|
piyano çalmak
verb
|
|
play the piano,
tickle the ivories
|
davul çalmak
verb
|
|
beat the drum,
drum
|
ıslık çalmak
verb
|
|
to whistle,
whistle,
give a whistle,
pipe
|
keman çalmak
verb
|
|
playing violin,
play the violin,
play on the violin,
fiddle
|
müzik çalmak
noun
|
|
playing music
|
flüt çalmak
verb
|
|
flute
|
çene çalmak
phrase, noun, verb
|
|
chitchat,
prattle,
chatter,
jaw,
chat
|
korna çalmak
verb
|
|
horn,
sound the horn,
beep,
hoot,
toot
|
Similar Words
zıplamak
verb
|
|
bounce,
jump,
hop,
skip,
bound
|
boşa geçirmek
verb
|
|
wasted,
dawdle,
dawdle away,
drone away,
waste
|
meşgul olmak
verb
|
|
be busy,
engage in,
deal,
be at,
be occupied with doing
|
eğlenmek
noun, phrase, verb
|
|
fun,
have fun,
have a good time,
be amused,
get a ball out of
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|