|
English Translation |
|
More meanings for ileri sürmek
assert
verb
|
|
savunmak,
söylemek,
öne sürmek,
iddia etmek
|
put forward
verb
|
|
öne sürmek,
ileri almak,
öne çıkarmak,
iddia etmek,
sunmak
|
bring about
verb
|
|
meydana getirmek,
neden olmak,
yol açmak,
beraberinde getirmek,
orsa alabanda etmek
|
come up with
verb
|
|
ulaşmak,
yetişmek,
ortaya atmak,
öne sürmek
|
affirm
verb
|
|
onaylamak,
doğrulamak,
söylemek,
iddia etmek,
beyan etmek
|
urge
verb
|
|
zorlamak,
teşvik etmek,
baskı yapmak,
sevketmek,
ısrarla tavsiye etmek
|
lay
verb
|
|
koymak,
hazırlamak,
kurmak,
sermek,
yerleştirmek
|
present
verb
|
|
sunmak,
bulunmak,
tanıtmak,
takdim etmek,
ibraz etmek
|
advance
verb
|
|
ilerlemek,
ilerletmek,
geliştirmek,
yükseltmek,
gelişmek
|
drive on
verb
|
|
ilerletmek
|
allege
verb
|
|
iddia etmek,
kanıt olarak göstermek,
mazeret olarak göstermek
|
broach
verb
|
|
delmek,
açmak
|
contend
verb
|
|
uğraşmak,
yarışmak,
çekişmek,
savaşmak,
tartışmak
|
enunciate
verb
|
|
söylemek,
bildirmek,
kesinlikle ifade etmek,
ilan etmek,
iddia etmek
|
hold forth
verb
|
|
teklif etmek,
sunmak,
nutuk çekmek,
söylev vermek,
yüksekten atmak
|
interpose
verb
|
|
araya koymak,
araya girmek,
itiraz etmek,
karşı çıkmak,
aracılık yapmak
|
prefer
verb
|
|
tercih etmek,
yeğlemek,
öncelik tanımak,
atamak,
tayin etmek
|
press home
verb
|
|
iddia etmek,
saldırmak,
mümkün olduğunca faydalanmak
|
pronounce
verb
|
|
söylemek,
bildirmek,
duyurmak,
telâffuz etmek,
ilan etmek
|
propose
verb
|
|
önermek,
teklif etmek,
getirmek,
evlenme teklif etmek,
sormak
|
propound
verb
|
|
arzetmek,
ortaya koymak,
onaya sunmak,
önermek,
teklif etmek
|
publish
verb
|
|
yayınlamak,
basmak,
yaymak,
duyurmak,
çıkarmak
|
put forth
verb
|
|
iddia etmek,
yayınlamak,
ortaya koymak,
göstermek,
harcamak
|
set forward
verb
|
|
ileri almak,
ileriye koymak,
ilerletmek,
torpil yapmak,
yol açmak
|
set up
verb
|
|
kurmak,
saldırmak,
dikmek,
monte etmek,
yerleştirmek
|
throw out
verb
|
|
dışarı atmak,
çıkarmak,
reddetmek,
savurmak,
söylemek
|
weigh in with
verb
|
|
tartışmaya katılmak,
katılmak
|
adduce
verb
|
|
göstermek,
vermek
|
See Also in Turkish
See Also in English
claim
noun, verb
|
|
İddia,
talep,
iddia,
hak,
dava
|
that
adjective, adverb, pronoun, conjunction
|
|
o,
ki,
şu,
böyle,
diye
|
|
|
|
|
|