|
English Translation |
|
More meanings for yaymak
radiate
verb
|
|
ışık saçmak,
saçmak,
ışımak,
bir merkezden yayılmak,
ışın yaymak
|
spread
verb
|
|
yayılmak,
açmak,
sermek,
uzanmak,
sürülmek
|
disseminate
verb
|
|
saçmak,
tohum ekmek
|
propagate
verb
|
|
çoğaltmak,
üretmek,
üremek,
propaganda yapmak,
bulaştırmak
|
spread out
verb
|
|
açmak,
sermek,
ayırmak,
yayılmak,
genişlemek
|
emit
verb
|
|
çıkarmak,
yayınlamak,
belirtmek,
ifade etmek
|
extend
verb
|
|
genişletmek,
uzatmak,
genişlemek,
vermek,
devam ettirmek
|
distribute
verb
|
|
dağıtmak,
paylaştırmak,
vermek,
saçmak,
sürmek
|
diffuse
verb
|
|
dağıtmak,
yayılmak,
dağılmak,
nüfuz etmek,
dökmek
|
dissipate
verb
|
|
dağıtmak,
gidermek,
boşa harcamak,
çarçur etmek,
yok etmek
|
broadcast
verb
|
|
yayımlamak,
yayın yapmak,
duyurmak,
ekmek,
saçmak
|
transmit
verb
|
|
iletmek,
yayınlamak,
geçirmek,
bulaştırmak
|
disperse
verb
|
|
dağıtmak,
dağılmak,
gidermek,
yayılmak,
açılmak
|
deploy
verb
|
|
dağıtmak,
uygulamak,
görevlendirmek,
harekete geçirmek
|
convey
verb
|
|
iletmek,
taşımak,
nakletmek,
getirmek,
yollamak
|
circulate
verb
|
|
dolaştırmak,
dolaşmak,
deveran etmek,
devretmek,
tedavül etmek
|
give off
verb
|
|
çıkarmak,
kaçırmak
|
spread abroad
verb
|
|
herkese yaymak
|
give out
verb
|
|
bildirmek,
duyurmak,
ilan etmek
|
exude
verb
|
|
terlemek,
sızdırmak,
kaçırmak,
belirtmek,
çıkarmak
|
promulgate
verb
|
|
resmen ilan etmek,
yayınlamak
|
inspire
verb
|
|
ilham vermek,
aşılamak,
esinlemek,
uyandırmak,
canlandırmak
|
publish
verb
|
|
yayınlamak,
basmak,
duyurmak,
çıkarmak,
ilan etmek
|
stretch
verb
|
|
germek,
uzatmak,
gerinmek,
esnetmek,
çekmek
|
evolve
verb
|
|
gelişmek,
geliştirmek,
evrim geçirmek,
çıkarmak,
açmak
|
diffract
verb
|
|
kırarak dağıtmak
|
float
verb
|
|
yüzmek,
yüzdürmek,
su üzerinde durmak,
batmamak,
süzülmek
|
hawk
verb
|
|
boğazını temizlemek,
avlanmak,
avlamak,
seyyar satıcılık yapmak,
işportacılık yapmak
|
rumor
verb
|
|
dedikodusunu çıkarmak
|
send forth
verb
|
|
yollamak,
göndermek
|
shed
verb
|
|
dökmek,
akıtmak,
değiştirmek,
sıyrılmak,
ışık tutmak
|
sprawl out
verb
|
|
uzatmak,
germek
|
divulge
verb
|
|
açığa vurmak,
ifşa etmek,
ortaya dökmek
|
send out
verb
|
|
yeni adrese göndermek,
göndermek,
yollamak
|
put about
verb
|
|
kızdırmak,
canını sıkmak,
dönmek,
yön değiştirmek
|
exhale
verb
|
|
nefes vermek,
oh çekmek,
çıkarmak
|
fling off
verb
|
|
çıkarıp atmak,
izini kaybettirmek,
dağıtmak,
üzerinden atmak,
silkinip atmak
|
give forth
verb
|
|
çıkarmak,
bildirmek,
yayınlamak,
duyurmak
|
noise about
verb
|
|
ilan etmek
|
noise abroad
verb
|
|
duyurmak,
ilan etmek
|
open out
verb
|
|
dışarıya açılmak,
açılmak,
açmak,
serpilmek,
rahatlamak
|
bruit about
verb
|
|
çıkarmak
|
retail
verb
|
|
perakende satmak,
perakende satılmak,
ayrıntılarıyla anlatmak,
önüne gelene söylemek
|
strew
verb
|
|
serpmek,
saçmak,
dağıtmak,
serpiştirmek
|
throw out
verb
|
|
dışarı atmak,
çıkarmak,
reddetmek,
ileri sürmek,
savurmak
|
rumour
verb
|
|
dedikodusunu çıkarmak
|
See Also in Turkish
açarak yaymak
verb
|
|
roll out
|
otları güneşe yaymak
verb
|
|
spread grasses to the sun,
make hay
|
herkese yaymak
verb
|
|
spread everyone,
bandy about,
spread abroad
|
çimlere yaymak
verb
|
|
spread on grass,
grass
|
etrafa yaymak
verb
|
|
spread around,
bruit
|
dinini yaymak
verb
|
|
to spread the religion,
proselytize
|
polen yaymak
verb
|
|
spread pollen,
pollinate
|
bolca yaymak
verb
|
|
spread a lot,
slather
|
koku yaymak
verb
|
|
smell,
scent
|
ışın yaymak
verb
|
|
radiate,
ray out,
ray,
gleam,
eradiate
|
|
|
|
|
|