|
English Translation |
|
More meanings for kaçamak
loophole
noun
|
|
mazgal,
gözetleme deliği,
açık kapı
|
evasive
adjective
|
|
kaçamaklı,
baştan savma,
kaçamak yapmaya meyilli
|
escapade
noun
|
|
çılgınlık,
hoppalık
|
surreptitious
adjective
|
|
gizli,
el altından,
hırsızlama
|
subterfuge
noun
|
|
hile,
bahane
|
furtive
adjective
|
|
sinsi,
gizli,
kaçak,
kaçamaklı,
hırsızlama
|
evasion
noun
|
|
kaçırma,
kaçınma,
bahane,
sakınma
|
stealthy
adjective
|
|
gizli,
hırsızlama
|
casual
adjective
|
|
gündelik,
geçici,
sıradan,
gelişigüzel,
üstünkörü
|
shift
noun
|
|
vardiya,
değiştirme,
değişiklik,
değişme,
yer değiştirme
|
run
noun
|
|
koşu,
akış,
koşma,
yarış,
sefer
|
running
adjective
|
|
akan,
koşan,
işleyen,
akar,
cari
|
casually
adverb
|
|
tesadüfen,
üstünkörü,
gündelik,
sıradan,
günlük
|
salvo
verb
|
|
kaçamak
|
hanky-panky
noun
|
|
hokkabazlık,
hile,
sinsilik,
dalavere,
zina
|
See Also in Turkish
kaçamak konuşma
noun
|
|
circumlocution
|
kaçamak cevap
noun
|
|
evasive answer,
quirk
|
kaçamak bakış
noun
|
|
peep,
a surreptitious glance,
running glance
|
kaçamak yapmaya meyilli
adjective
|
|
sloppy,
evasive
|
kaçamak cevap vermek
verb
|
|
give a runaway answer,
evade a question,
evade,
fence,
prevaricate
|
kaçamak cevap verme
noun
|
|
evasive response,
shuffle
|
kaçamak yapmak
verb
|
|
make a getaway,
evade,
elude,
cop out,
dodge
|
kaçamak bakmak
verb
|
|
look loose,
peep
|
kaçamak yol
noun
|
|
escape route,
cop-out
|
kaçamak söz
noun
|
|
remorse,
prevarication
|
|
|
|
|
|