|
English Translation |
|
More meanings for yağcı
greaser
noun
|
|
makine yağcısı,
araba tamircisi,
yaltakçı,
Meksikalı
|
buttery
adjective
|
|
tereyağlı,
tereyağı gibi
|
crawler
noun
|
|
sürünen şey,
böcek,
yaltakçı,
sümüklüböcek,
bebek tulumu
|
obsequious
adjective
|
|
yaltakçı,
aşırı saygılı
|
flatterer
noun
|
|
dalkavuk
|
suck
noun
|
|
emme,
emiş,
yudum,
emilen şey,
anne sütü
|
gushing
adjective
|
|
fışkıran,
taşkın,
coşan,
taşan,
geveze
|
oily
adjective
|
|
yağlı,
çok yağlı,
yaltakçı
|
soapy
adjective
|
|
sabunlu,
dalkavuk
|
toady
adjective
|
|
şakşakçı
|
silky
adjective
|
|
ipeksi,
ipek gibi,
ipekli,
yumuşacık,
içimi kolay
|
deadhead
noun
|
|
bedavacı,
giriş kartı sahibi,
biletsiz yolcu veya seyirci,
başarısız kimse,
boş kalkan otobüs
|
sleek
adjective
|
|
şık,
parlak,
gösterişli,
pürüzsüz,
pırıl pırıl
|
apple polisher
phrase
|
|
dalkavuk
|
greasy
adjective
|
|
yağlı,
kaygan,
yapışkan,
kaypak,
ele avuca sığmaz
|
gushy
adjective
|
|
geveze,
konuşkan,
fışkıran
|
oleaginous
adjective
|
|
yağlı,
yağ veren,
sahte dil döken
|
reptilian
adjective
|
|
sürüngen,
aşağılık kimse,
aşağılık,
sürüngenlerle ilgili
|
loader
noun
|
|
yükleyici,
doldurucu,
pohpohcu
|
slime
noun
|
|
sümük,
balçık,
çamur,
sümüksü madde,
yaltakçı
|
lickspittle
noun
|
|
yalaka,
yaltakçı
|
sucker
noun
|
|
enayi,
salak,
asalak,
piç,
vantuz
|
See Also in Turkish
Nearby Translations
|
|
|
|
|