|
English Translation |
|
More meanings for yaşamak
live
verb
|
|
oturmak,
hayatta kalmak,
hayatın tadını çıkarmak
|
experience
verb
|
|
denemek,
tecrübe etmek,
başından geçmek,
başına gelmek,
maruz kalmak
|
inhabit
verb
|
|
oturmak,
ikamet etmek
|
dwell
verb
|
|
hayat sürmek
|
exist
verb
|
|
var olmak,
bulunmak,
olmak
|
subsist
verb
|
|
geçindirmek,
geçinip gitmek,
var olmak,
mevcut olmak,
varlığını sürdürmek
|
taste
verb
|
|
tatmak,
tadına bakmak,
tadı olmak
|
affect
verb
|
|
etkilemek,
dokunmak,
etki etmek,
numarası yapmak,
taslamak
|
See Also in Turkish
birlikte yaşamak
verb
|
|
to live together,
live together,
shack up with,
cohabit
|
iyi yaşamak
phrase, verb
|
|
live well,
be a good liver
|
yasamak
verb
|
|
live,
legislate
|
köyde yaşamak
verb
|
|
live in the village,
live in a village,
ruralize,
rusticate
|
hızlı yaşamak
phrase
|
|
live fast,
live it up,
be a fast liver,
live a life of pleasure
|
rahat yaşamak
verb
|
|
live comfortably,
live well
|
ayrı yaşamak
verb
|
|
live apart,
separate
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|
|