|
English Translation |
|
More meanings for heyecan
excitement
noun
|
|
coşku,
uyarılma,
telaş,
uyarma
|
thrill
noun
|
|
titreme,
heyecan verici şey
|
enthusiasm
noun
|
|
coşku,
heves,
şevk,
istek,
gayret
|
stir
noun
|
|
karıştırma,
hareketlenme,
karışıklık,
telaş,
patırtı
|
twitter
noun
|
|
cıvıltı,
kıkırdama
|
emotion
noun
|
|
duygu,
his,
duygulanma
|
sensation
noun
|
|
duyu,
sansasyon,
his,
duygu,
duyum
|
agitation
noun
|
|
çalkalama,
çalkalanma,
tahrik,
sallama,
endişe
|
fever
noun
|
|
ateş,
humma,
hararet,
telaş
|
animation
noun
|
|
animasyon,
canlandırma,
canlılık,
şevk,
çizgi film yapma
|
tension
noun
|
|
gerilim,
gerginlik,
germe,
gerilme
|
drama
noun
|
|
drama,
dram,
tiyatro sanatı,
tiyatro eseri,
sahne için yazılmış oyun
|
vibes
noun
|
|
vibrafon
|
ardor
noun
|
|
şevk,
heves,
gayret
|
tingle
noun
|
|
sızlama,
karıncalanma,
telaş
|
the shivers
noun
|
|
humma,
titreme,
ürperme
|
ferment
noun
|
|
maya,
mayalanma,
telaş,
karışıklık
|
kick
noun
|
|
tekme,
tepme,
zevk,
geri tepme,
çifte
|
spice
noun
|
|
baharat,
bahar,
çeşni
|
flurry
noun
|
|
telaş,
sağanak,
ani rüzgâr,
kısa ve şiddetli yağış,
bora
|
flutter
noun
|
|
çarpıntı,
çırpınma,
telaş,
pırpır etme,
küçük oynama
|
commotion
noun
|
|
kargaşa,
karışıklık,
ayaklanma,
telaş,
koşuşturma
|
fire
noun
|
|
yangın,
ateş,
alev,
ocak,
ateş etme
|
exaltation
noun
|
|
yüceltme,
coşkunluk,
yükseltme,
övme
|
flap
noun
|
|
kanat,
kapak,
çırpma,
çarpma sesi,
çırpma sesi
|
vibration
noun
|
|
titreşim,
titreme,
sarsılma,
tereddüd
|
bang
noun
|
|
patlama,
gürültü,
patırtı,
zevk,
uyuşturucu enjeksiyonu
|
furore
noun
|
|
sansasyon,
taşkınlık,
coşku,
hiddet,
kudurma
|
furor
noun
|
|
taşkınlık,
sansasyon,
kızgınlık,
heves,
coşku
|
rhapsody
noun
|
|
rapsodi,
coşku,
aşırı övgü
|
shiver
noun
|
|
ürperti,
yonga,
titreme,
parçacık,
talaş
|
affect
noun
|
|
arzu
|
taking
noun
|
|
alma,
ele geçirme,
alış,
çalkalanma,
sallanma
|
ruffle
noun
|
|
fırfır,
kırışıklık,
dalgalanma,
farbala,
kırmalı yaka
|
fermentation
noun
|
|
fermantasyon,
mayalanma,
ekşime,
huzursuzluk,
karışıklık
|
yeast
noun
|
|
maya,
köpük,
coşku
|
warmth
noun
|
|
sıcaklık,
ısı,
samimiyet,
içtenlik,
hararet
|
wallop
noun
|
|
dayak,
sert darbe
|
flush
noun
|
|
floş,
sifon,
renk,
kızarma,
kırmızılık
|
glow
noun
|
|
parıltı,
kızarma,
kızgınlık,
şevk,
coşku
|
springtide
noun
|
|
bahar,
coşku,
denizin aşırı kabarması,
şiddetli met hareketi,
ilkbahar
|
dither
noun
|
|
titreme,
kararsızlık
|
pucker
noun
|
|
telaş,
büzgü,
buruşukluk,
kırışık,
velvele
|
razzle-dazzle
noun
|
|
cümbüş,
alem,
curcuna,
şamata,
gürültü
|
ardour
noun
|
|
şevk,
heves,
gayret
|
See Also in Turkish
heyecan duymak
|
|
excited
|
heyecan verici
adjective
|
|
exciting,
thrilling,
sensational,
stirring,
rousing
|
heyecan ve coşku merakı
noun
|
|
sensationalism
|
heyecan uyandıran
adjective
|
|
splashy
|
heyecan yaratmak
verb
|
|
create excitement,
make a stir,
create a stir,
make a sensation
|
heyecan dalgası
noun
|
|
excitement wave,
shock wave,
tidal wave
|
heyecan yaratan
noun
|
|
exciting,
charged
|
heyecan katmak
verb
|
|
add excitement,
spice
|
aşırı heyecan
noun
|
|
extreme excitement,
tizzy
|
heyecan dolu
noun
|
|
full of excitement,
charged
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|