|
English Translation |
|
More meanings for önemli
important
adjective
|
|
mühim,
ciddi,
saygın,
nüfuzlu,
okkalı
|
significant
adjective
|
|
anlamlı,
kayda değer,
manâlı
|
major
adjective
|
|
majör,
büyük,
başlıca
|
substantial
adjective
|
|
sağlam,
dayanıklı,
gerçek,
özlü,
mevcut
|
considerable
adjective
|
|
dikkate değer,
hayli,
hatırı sayılır ölçüde
|
prominent
adjective
|
|
belirgin,
önde gelen,
ünlü,
seçkin,
göze çarpan
|
serious
adjective
|
|
ciddi,
ağır,
ağırbaşlı,
şakaya gelmeyen
|
leading
adjective
|
|
başlıca,
ileri gelen,
ana,
önde olan
|
big
adjective
|
|
büyük,
kocaman,
çok,
iri,
iri yarı
|
great
adjective
|
|
büyük,
mükemmel,
iyi,
çok iyi,
muazzam
|
of importance
adjective
|
|
önemli
|
noteworthy
adjective
|
|
dikkate değer,
takdire değer
|
momentous
adjective
|
|
mühim,
ciddi
|
urgent
adjective
|
|
acil,
ivedi,
acele,
zorunlu,
kaçınılmaz
|
cardinal
adjective
|
|
kardinal,
ana,
başlıca,
asıl,
parlak kırmızı
|
consequential
adjective
|
|
sonucu olan,
izleyen,
bağlı olan,
mantıki,
kibirli
|
grave
adjective
|
|
ciddi,
ağır,
kasvetli,
kalın,
sıkıcı
|
worthy
adjective
|
|
layık,
değerli,
değer,
yakışır,
saygıdeğer
|
heavy
adjective
|
|
ağır,
şiddetli,
aşırı,
çok,
sert
|
weighty
adjective
|
|
ağır,
hatırı sayılır,
sıkıntılı,
endişeli,
okkalı
|
respectable
adjective
|
|
saygın,
saygıdeğer,
hatırı sayılır,
namuslu,
kayda değer
|
historical
adjective
|
|
tarihi,
tarihsel,
tarihe geçmiş,
evrimsel
|
capital
adjective
|
|
büyük,
ölüm,
ana,
baş,
sermaye ile ilgili
|
fateful
adjective
|
|
uğursuz,
kaçınılmaz,
can alıcı,
kaderi belirleyen,
kadere bağlı
|
of note
adjective
|
|
tanınmış
|
emphatic
adjective
|
|
vurgulu,
vurgulanmış,
katı
|
historic
adjective
|
|
tarihi,
tarihsel,
tarihe geçmiş,
evrimsel
|
solemn
adjective
|
|
ciddi,
ağırbaşlı,
kutsal,
resmi,
heybetli
|
high
adjective
|
|
yüksek,
üst,
büyük,
üstün,
ileri
|
healthy
adjective
|
|
sağlıklı,
sağlam,
sağlığa yararlı,
yararlı,
sağlığa yarar
|
eventful
adjective
|
|
olaylı,
maceralı,
ciddi
|
of weight
adjective
|
|
nüfuzlu,
itibarlı
|
gut
adjective
|
|
içgüdüsel,
içten,
ateşli,
coşkulu,
ciddi
|
emphatical
adjective
|
|
vurgulu,
vurgulanmış,
katı
|
smart
adjective
|
|
akıllı,
zeki,
şık,
kurnaz,
güzel
|
star
adjective
|
|
yıldız,
parlak,
büyük
|
grand
adjective
|
|
büyük,
genel,
muhteşem,
ulu,
asil
|
big-time
adjective
|
|
yüksek rütbeli
|
top-line
adjective
|
|
seçkin,
ileri gelen
|
See Also in Turkish
hiç önemli değil
phrase
|
|
does not matter,
does not matter a farthing
|
önemli bir şey
noun
|
|
something important,
something
|
en önemli şey
noun, pronoun
|
|
the most important thing,
everything,
piece de resistance,
the be-all and end-all
|
önemli olmak
verb
|
|
to be important,
be important,
matter,
be decisive in,
bulk
|
önemli değil
adverb
|
|
It does not matter,
not serious
|
daha önemli
|
|
more important
|
çok önemli
adjective, adverb
|
|
Very important,
crucial,
of great importance,
of the essence,
all-important
|
en önemli
adjective
|
|
most important,
foremost,
prime,
number one,
of primary importance
|
çok önemli kişi
abbreviation
|
|
vIP
|
önemli gün
noun
|
|
important day,
red-letter day
|
Similar Words
paha biçilmez
adjective
|
|
priceless,
inestimable,
invaluable
|
çok önemli
adjective, adverb
|
|
Very important,
crucial,
of great importance,
of the essence,
all-important
|
kaçınılmaz
adjective
|
|
inevitable,
unavoidable,
indispensable,
urgent,
fatal
|
seçkin
adjective
|
|
distinguished,
exclusive,
outstanding,
select,
selected
|
temel
noun, adjective
|
|
basic,
foundation,
basis,
fundamental,
base
|
esas
noun, adjective
|
|
basis,
main,
principle,
basic,
base
|
önceden gerekli olan
adjective
|
|
previously required,
prerequisite
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|