|
English Translation |
|
More meanings for yiyecek
food
noun
|
|
gıda,
yemek,
besin,
yiyecekler,
yem
|
fare
noun
|
|
bilet ücreti,
yol parası,
gıda,
yolcu
|
chow
noun
|
|
yemek,
Çin köpeği,
siyah renkli bir köpek
|
aliment
noun
|
|
besin,
gıda
|
eatables
noun
|
|
gıda maddeleri
|
comestibles
noun
|
|
gıda maddesi,
yiyecek şey
|
grub
noun
|
|
yemek,
tırtıl,
kurtçuk,
çalışıp duran kimse,
arı gibi çalışan kimse
|
forage
noun
|
|
yem,
baskın,
yiyecek peşinde koşma,
hücum
|
victual
noun
|
|
erzak
|
tack
noun
|
|
raptiye,
geçici olarak tutturma,
iri başlı küçük çivi,
besin,
yol
|
keep
noun
|
|
kale,
himaye,
iç kale,
geçim,
bakım
|
nurture
noun
|
|
yetiştirme,
terbiye,
besleme,
bakım
|
scran
noun
|
|
yemek
|
provender
noun
|
|
yem,
hayvan yemi
|
tuck
noun
|
|
geminin kıç kuruzu,
pli,
börek,
çörek,
kambur çıkarma
|
prog
noun
|
|
disiplin görevlisi,
dava vekili
|
See Also in Turkish
Similar Words
gıda
noun, adjective
|
|
food,
nutrition,
nutrient,
diet,
nourishment
|
gıda maddesi
noun
|
|
foodstuff,
comestibles
|
mutfak
noun, adjective
|
|
kitchen,
cuisine,
cooking,
gastronomy
|
erzak
noun
|
|
provisions,
rations,
supply,
victuals,
stores
|
alay
noun, adjective
|
|
regiment,
procession,
mock,
teasing,
ridicule
|
yenilebilir şeyler
noun
|
|
edible things,
edibles
|
gıda maddeleri
noun
|
|
food items,
eatables
|
yiyecekler
noun
|
|
food,
viands
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|