|
English Translation |
|
More meanings for üzmek
harrow
verb
|
|
tırmıklamak,
sürgü geçirmek,
yüreğini parçalamak,
acı vermek
|
afflict
verb
|
|
eziyet etmek,
acı vermek,
sarsmak
|
aggrieve
verb
|
|
rencide etmek,
incitmek,
mağdur etmek,
kederlendirmek
|
agitate
verb
|
|
kışkırtmak,
çalkalamak,
tahrik etmek,
sallamak,
sarsmak
|
break up
verb
|
|
bitirmek,
parçalamak,
ayrılmak,
bitmek,
bozulmak
|
cast down
verb
|
|
aşağı atmak,
indirmek,
canını sıkmak
|
chagrin
verb
|
|
hayal kırıklığına uğratmak,
ümidini kırmak
|
deject
verb
|
|
kederlendirmek
|
desolate
verb
|
|
terketmek,
kimsesiz bırakmak,
perişan etmek
|
disgruntle
verb
|
|
canını sıkmak
|
distress
verb
|
|
endişelendirmek,
acı vermek,
sıkmak,
haczetmek,
el koymak
|
fret
verb
|
|
yıpratmak,
üzülmek,
endişelendirmek,
aşındırmak,
kemirmek
|
grieve
verb
|
|
üzülmek,
kederlendirmek,
dert vermek
|
grind
verb
|
|
öğütmek,
çektirmek,
bilemek,
ezmek,
zımparalamak
|
affect
verb
|
|
etkilemek,
dokunmak,
etki etmek,
numarası yapmak,
yaşamak
|
grind down
verb
|
|
çektirmek,
eziyet etmek
|
hatchel
verb
|
|
keten taramak,
sıkmak,
rahatsız etmek
|
hit
verb
|
|
vurmak,
çarpmak,
ulaşmak,
bulmak,
isabet ettirmek
|
lacerate
verb
|
|
yırtmak,
yaralamak,
parçalamak,
kırmak
|
mope
verb
|
|
üzgün olmak,
canı sıkkın olmak,
sıkmak
|
pain
verb
|
|
acıtmak,
canını yakmak,
eziyet etmek
|
pother
verb
|
|
gürültü etmek,
başını ağrıtmak,
dert olmak
|
put out
verb
|
|
çıkarmak,
söndürmek,
dışarı çıkarmak,
dışarı atmak,
bozmak
|
sadden
verb
|
|
hüzünlendirmek,
üzülmek
|
shake
verb
|
|
sallamak,
sarsmak,
silkelemek,
çalkalamak,
sallanmak
|
spite
verb
|
|
kin gütmek,
zarar vermek,
hıncını almak
|
trouble
verb
|
|
rahatsız etmek,
zahmet vermek,
canını sıkmak,
bulandırmak,
dert etmek
|
vex
verb
|
|
kızdırmak,
gücendirmek,
küstürmek,
canını sıkmak,
dalgalandırmak
|
worry
verb
|
|
endişelenmek,
kaygılanmak,
endişelendirmek,
üzülmek,
endişe etmek
|
lead a dance
phrase
|
|
başına iş açmak,
eziyet etmek,
hayatı zehir etmek
|
See Also in Turkish
Similar Words
rahatsız etmek
phrase, verb
|
|
disturbing,
disturb,
annoy,
bother,
discommode
|
şaşırtmak
phrase, verb
|
|
surprise,
amaze,
confuse,
puzzle,
addle
|
sıkmak
verb
|
|
tighten,
squeeze,
crush,
distress,
make fast
|
kafasını karıştırmak
verb
|
|
confuse,
puzzle,
bedevil,
befog,
mix up
|
eziyet etmek
phrase, verb
|
|
torture,
grind down,
pain,
afflict,
harry
|
Nearby Translations
|
|
|
|
|